Yozlaşma ve çürüme nasıl başladı?
Yozlaşma ve çürüme nasıl başladı.
Ferhat Kalukçu
-
Bizim ülkemizde yalanlarla doğrular,gerçeklerle hayaller hep ters orantılıdır.Algılar her zaman olguların yerine konulmuştur. Hal böyle olunca toplumda yozlaşma ve çürümede kaçınılmaz oluyor.
Günlük yaşantımıza adeta yön veren aşağıdaki sözler ve deyimlerde bunun açık delilidir.
Bal tutan parmağını yalar denmiş,Hırsızlık mübah sayılmış.
Devletin malı deniz yemeyen domuz denmiş,Devleti soymayı mübah göstermişler.
Yemeyenin malını yerler diyerek,Dolandırıcılık normalleştirilmiş.
At binenin kılınç kullananın denmiş,Gaspçılık meşrulaştırılmış.
Kol kırılır yen içinde kalır denmiş,Tacizin,tecavüzün üstü örtülmüş.
Söz gümüşse, sükût altındır diyerek,Ortam yalancılara ve sahtekârlara bırakılmış.
Komşuda pişer bizede düşer denmiş,Tembelliğe ve hazırcılığa özendirilmiş.
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diyerek,Menfaatcılığa öncülük edilmiş.
Doğru konuşanı dokuz köyden kovarlar diyerek,Gerçeklerden kaçılarak, yalancılık teşvik edilmiş.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek,Nemelazımcılık ve bencillik savunulur olunmuş.
Üzümünü ye bağını sorma diyerek,Haram teşvik edilmiş.
Köprüden geçene kadar ayıya dayı diyerek,Kurnazlık,takiye ve bencillik mübah gösterilmiş.
Ve bir toplum bu şekil de gayri ahlaki bir hayat yaşayarak yozlaşmaya ve çürümeye itilmiştir.