Yaşamının savaşçısı ol...
Yaşamının savaşçısı ol...
Murat Kaya
-İnsanın, önce kendisiyle ve giderek değerleri ile bağı zayıfladıkça İNSAN yanı eksilir oldu.
Değerlerimiz; öncelikle ailemizde,mahallede, köyde ve çevremizde mayalanırdı.
Saygı,bütüncül bakış, samimi yaklaşım, hakiki insan ilişkileri,birbirimizi etkin,içten dinleme ve doğru anlama önemli değerlerimizdi...
Giderek BİZ içinden soyutlanıp, sadece kişisel değerlere göre yapılanır olduk.
Kullandığımız ifadeler, dilimiz genel kapsayıcı halden BEN merkezli hal aldı.
Oysa insanın yaşamdaki en büyük kaybı değer bilmezlik çemberinde tükenmişlik halidir.
Düne dair anlam ve kıymet yükleyip adını koyduğumuz ve her birimizin aradığı vefanın yok oluşu ile insan cefa çemberinden çıkamaz oldu.
İnsanın; insan-insana,anlaşılmaz durumu en vahametili yanıdır.
İnsanlarla giderek fazla yüz-göz olmayalım kanaati her birimizi kendi ördüğümüz duvarların arkasına iter oldu.
Hani eskiden köy evlerimiz yüksek çeperlerle(duvar) yoldan,komşudan ayrık tutulur ve iç alana da hayat denirdi.
Şimdi her birimiz kendi duvarlarımızın arkasına gizlenir olduk.
Mütevazilik,ölçülü yaklaşım, nezaket ,sevgi çemberinden,hakikatten uzaklaştıkça ,insanı meziyetlerimizi kaybeder olduk.
Artık herkes ne olduğunun,nereden geldiğinin vb.özgeçmiş bağlarını ve değerlerini önemsemeden sadece BEN varım yaklaşımı ile BİZ ailesinin deryasına veda ederek susuz derelerde yüzmeye çalışıp, özgelecek kaygısı ile yok olmakta...
Hayatın zorluklarına yorgun düşen insan tükenmişlik sendromu içinde.
Dünden yarına hep özleyen,affeden, hoşgören yanını; öfkelenen,kinlenen, ve boş veren, giderek suskun haline terkeden oldu insan.
Oysa insan sustu mu hayat da susar.
Hayat kendi karşıtlığını savaşçı haliyle kendi içinde sürdürerek gülü de dikenle besler.İster gülünü koklayıp bülbül gibi şakırsın,ister dikeni batırır yaralarını kanatırsın...
Gül senin diken de...
Ana dikenlerini temizlemez isen gül gelişmez.
Kişilik bahçemizdeki dikenleri ayıklayıp, güllerimizi açtırmak da elimizde...
Hayatın evrelerinde dönem dönem farklı roller üstlenir insan.
Kimi zaman birileri gibi olmak,birileri için uygun
davranmak,herkes gibi olmak istendi gün gelir son bulur.Ve döner kendi içine yolculuğa başlarsın.
İçindeki,özündeki BEN gerçeğini keşfettikçe kendin olma,kendine özgü niteliklere varolma rezervinin kıymetini kavrarsın.
Bunun için de önce kendinle ve yaşamın gerçekleri ile SAVAŞÇI kimliğiyle yol almalı insan...
O zaman tahammülü,merhametli,uyumlu bir bakış açısı ile yaşadıklarını,yaşananları ve yaşamı bütüncül bir haliyle daha
geniş biçimde anlama ve değerlendirmeye erer insan...
Günümüzde dışımızdaki dünyayı yakın kılan teknolojik aletlerin esaretinden kurtulamaz isek bize uzak kalan tüm insanı iletişimi ve can-cana yakınlaşmayı yaşamsal kılamayiz.
Oysa insanlığın mayası insandır.
Teknolji dünyasında bireysel keyf, bizi giderek yalnızlığa itmektedir.
Bu da iç huzurumuzu gün gelip bozmaya adaydır.
İç huzurumuz yoksa yaşama keyfimiz olmaz.
Tam da bu noktada yaşamsal deneyimleri kendi bilinç süzgecinden geçirerek kendi değerlerini yaratan insan geleceğe huzurla yol alır.
Bilinir ki en kıymetli şey zamandır ve telafisi yoktur.
Yaşamsal zaman diliminde aile,çevre, arkadaş ilişkilerine özen göstermeliyiz
İnsanın en çok değişim gösterdiği İlk 2./3. yaş ike ergenlik sürecindeki zaman çok kıymetlidir.Bu dönemde aile,
çevre, yer ve zaman çok belirleyicidir.
İnsan,hayata doğru yolculuğunda cesaret göstermelidir.
Hayat bize gelmiyor.
Biz hayata gitmeliyiz.
Atak,cesur,ne istediğini bilen ,hedefleri için emek veren olmalı insan .
Cesaretle adım atmalı hayatta...
Tembel,içine kapanık, sadece şikayet eder halden çıkmalıyız.
Yalnız sorunları diken getiren değil soruna çözüm üreten olmalıyız.
Yani sorunun parçası değil çözümün paydaşı olmak için savaşçı ruhla hareket etmeliyiz...
İnsanlık; ilkel toplumdan günümüz dünyasına evrilme sürecinde geçen yüzyıllar boyu hep arayan,araştıran,bulup buluşturan
yaşamını idame ettirmek için dışındaki tüm zorluklarla savaşan bir süreçten gelir...
Dün yürüyerek, doğa içinde ilkel araçlarla yarınlarını örgütleyen insan giderek hizmet üretmek halinden üretilen hizmetleri tüketen oldu.
Dedem daha çok yürürken tarlada daha çok emek verirken yani üreterek yaşamda varolurken şimdi endüstri toplumunda tüketim kültürü içinde tükenmişlik yaşar oldu.
Bu durum beden-zihin dengesini bozarak sağlıksız bur topluma yönelimi de beraberinde getirir oldu.
Yani sen düşünme, sorgulama, araştırma, üretme
sadece TÜKET...
Ve insan ilişkilerini de tüket...
Gelinen son durumu şöyle özetlemek mümkün:
Zor zamanlar GÜÇLÜ insanlar yaratır.
Güçlü insanlar,KOLAY zamanlar yaratır.
Kolay zamanlar,ZAYIF insanlar yaratır.
Zayıf insanlar,ZOR zamanlar yaratır...
Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için YAŞAMININ SAVAŞÇISI OLMAK gerekir...
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN!...
* Eğitimci/Yazar Murat Kaya